DENİZ
DENİZ
Hangi çığlık
senin şu yankılanan sessizlikte? Kaç hayal gömdün bu sessiz karanlığa? Gittikçe
yaşlanan evrenin hangi sonundasın da ruhun yaşamak için nefes alma yarışına
girmiş bir balıkla?
Çok yaşlı
geçmişinde seni alıp sürüklemiş sonsuzluğuna ve tüm bu yaşam bir yok oluştan
ibaret. Tutup fırlatsan beni bir maviliğe, kaybolsam olmayanda, ne derdim sana?
Hangi kelime kurtarırdı beni?
Bir ses var,
yavaş ama anlatıyor bir şeyler. Yükseliyor yankısı. Yaklaşıyor gittikçe, kaçıp
gitme isteğim arttıkça. Yaklaştıkça kesikler atıyor, tenime. Hayır,
saklamıyorum. Söylemek istediklerim yok benim. Sana sadece fısıltıdan söz
ettim. Yoksa o kadar sessiz değil miydi kelimeler? Yalanımın cezasıydı
gerçeklik, çok büyüktü uçurum. Kandıramayan ninniler kadar engin ve dipsiz.
Boğulduğumu
anlatmış mıydım? Kendi denizimde. Uzun bekleyişin sonunda tek tek parçalanan
damarlarımdan akan kırmızıyla doldurdum denizimi. Yürüdüm içinde, bulaştı
ayaklarıma tırmandı etek uçlarıma. Usulca süzüldü gözlerimden, dudaklarıma.
Bak yüzüme, gör
tuhaf olanı. Sana ne söylerdim? Paramparça olmuş nefesimin, artık göğsüme
inmediğini, kurtarılmayı istemediğimi, buradan çıkmak istemediğimi okurdun
dudaklarımdan. Kelimelerin yıktığı ruhumun buralarda olmadığını fısıldardım.
Yalnız sen bilirdin, burada olma sebebimi.
İtmiştin
uçurumdan denizime. Kanımla doldurmuştun bu sonsuzluğu. Beni kelimeler
kurtaramaz. Kan akıttığım bu sonsuzluğu kurtaracak hiçbir şey yok. Karanlık mı
susturacak kızıllığı? Onu da parçalarsın. Alırsın nefesini siyahlığın
farkettirmeden. Hissizlik akar tüm uzuvlarından. Yok olur karanlık. Kızıl hüküm
sürer kayıp ruhlarımızda.
Yorumlar
Yorum Gönder